Halen Gaziantep’i görmediyseniz en yakın hafta sonu uçuşlarına göz atmanızı ve sırt çantanızı hazırlamanızı tavsiye ederiz. Neler kaçırdığınızı ah bir bilseniz! Bir gece konaklamalı hızlandırılmış hafta sonu tatilinizde coğrafi-tarihi-kültürel zenginliklere ve yöresel Antep yemeklerine doyacak, Avrupa’da sıralamaya girmiş “Doğal Hayatı Koruma Alanı”nda nostaljik fayton/tren turlarıyla unutulmaz bir deneyim yaşayacaksınız.
Gaziantep yemekleri, Türk ve Dünya mutfağında ayrıcalıklı bir yere sahip. Nineden toruna kalan miraslarda; lezzetli malzemeler, farklı baharatlar, karışımlar ve tadına doyulmayan el becerileri saklı… Tam bir gastronomi turizmi olacak. Ara öğün kavramı yerini ana öğünlere bırakacağından rahat giysiler almalısınız yanına. Bu notu da buraya düşüyoruz.
Günaydın Gaziantep!
Cumartesi sabahını Gaziantep Havaalanı’nda karşılıyoruz, havaalanı şehir merkezine çok yakın mesafede. Otelimize yerleşip hiç vakit kaybetmeden kendimizi Gaziantep sokaklarına atıyoruz. İlk lezzet durağımız; Katmerci Zekeriya Usta… Katmer, Gaziantep geleneğine göre yeni evlenen gelin ve damada, düğün gecesi sabahında ikram edilen bir kahvaltı. Evde, hazır yufkadan hazırlayabileceğiniz kolay katmere benzemez.
Bu muhteşem tadın gerçeğini yerinde denemek için sabah saat 10:00’u geçirmemeniz gerekiyor. Antep’in genel bir esnaf kültürü var ki; çoğu restaurant ve lokanta günün her saati açık kalmıyor. Katmerci Zekeriya Usta’nın kepenklerini 10:00’dan hemen sonra kapalı bulabilirsiniz. Bu sayede her esnaf, rekabet olmaksızın günlük kazancını kazanabiliyor ve ziyaretçiler farklı lezzetler tadabiliyor.
Katmer sayesinde tüm enerjimizi topladığımızda dünyanın en büyük mozaik müzesi Zeugma Müzesi’ni ziyaret ediyoruz. Antep sokaklarında tarihi Antep evlerini görüyoruz.
Öğlen yemeğimizi 1887’den bu yana enfes lezzet öyküsünü titizlikle sürdüren İmam Çağdaş’ta yiyoruz. İmam Çağdaş’ta aklınıza gelmeyen tüm kebap çeşitlerini aynı anda tadabilir ve tarifi imkansız tatlılarıyla kendinizi kaybedebilirsiniz. Doyumsuz kebap lezzeti ve bakır kapta ayran keyfini bir arada yaşayacaksınız.
Öğle yemeği sonrasında Tarihi Bedesten Çarşısı’nı dolaşıyoruz. Bedesten; eskiden alışveriş hayatının nabzının attığı, içinde alışveriş yapılan, ince uzun, üstü kapalı çarşılardır. Günümüzde ticari fonksiyonlarını devam ettirenler; Zincirli Bedesten, Hüseyin Paşa Bedesteni ile yan yana ve birbirine bitişik olarak yapılan Kemikli Bedesten’dir.
Hizmet veren bedestenlerde bakıra ait her türlü ürünün yapılışını izleyebilir, kendinize Türk kahvesi cezvesi, yumurta sahanı alabilirsiniz. Tüm gezi boyunca mistik hava ruhunuza işleyecek, tadına varın.
Mola durağımız: Tahmis Kahvesi
1635’ten beri kapılarını kahve sevdalılarına açan bu mekan, mimarisiyle de geçmiş ve günümüz arasında kısa bir yolculuğa çıkartan Türkiye’nin en eski kahvehanelerinden birisi. Şehrin tarihi ve kültürel zenginliğine tanıklık eden Tahmis Kahvesi, Gaziantep’in en gözde yerlerinden biri. Kahvenizi yudumlarken beraberinde size ikram edilen yemişlerin tadına bakmayı ihmal etmeyin. Bu tam bir damak şenliği.
Şanlıurfa’ya rakip Gaziantep sıra geceleri
İşte herkesin sevdiği mezelerden “gavurdağı salatası” ve “muhammara” yanı sıra fonda Antep türküleri eşliğinde baş başa kalma vakti…
Onca (aslında binlerce) kaloriyi almış olmanız umurunuzda olmasın, devasa bir tatminle uykuya dalacaksınız. Hiç bu kadar eğlenmediniz. Tatlı rüyalar.
Resmen diriliş!
Pazar sabahında konakladığımız otelde yöresel çorbalardan “Beyran” ile güne başlıyoruz, toparlanıp yine döküleceğiz yollara.
Kaybedecek bir dakikanız yok. Bugün, biraz daha hareket edeceğiz ki yediklerimiz yanımıza kalmasın.
Doğal Hayatı Koruma ve Rekreasyon Alanı’nda tarihten biraz uzaklaşıp, doğaya ve biyolojik çeşitliliğe şahitlik edeceğiz. Burç Ormanları içinde yaklaşık 1000 dönümlük alanda, 250 tür ve 4000 hayvanı bir arada göreceğiz.
Yürüyerek gezmeniz uzun saatler gerektireceğinden, tren ya da nostaljik faytonlar aracılığıyla turluyorsunuz.
Heyecan dorukta: Tik tak! Yaşasın yemek yemek!
Kendimizi Ciğerci Mustafa’ya zor attık. Açık hava, bol oksijen, dün yediklerimiz, her şey gitti bitti sanki ve günlerdir açız. Aslında menüde üç yemek varmış gibi düşünün: Et, kıyma, ciğer. Şiş çeşitleri et, Adana ve Urfa kebap çeşitleri de kıyma olarak adlandırılıyor. Masayı taze yeşillikler, domates ve kebabın baş tacı soğan süslüyor. Amerikan servislerimiz tamamen organik, gazete kağıtları üzerinde lezzete doyuyoruz.
Tatlı, Antep’te her yemeğin tamamlayıcı bir parçası elbette. Karşı dükkandan gelen künefe kokusu bize bunu hatırlatıyor ve konuya kayıtsız kalmıyoruz. Künefeci Ercan Usta; hoş sohbetiyle size eğlenceli anlar yaşatacak, beraberinde yanınızda hazırlayacağı künefeye gerçekten sevgisini katacak. Kocaman kutularda göreceğiniz kaymak ve boziçler (olgunlaşmamış Antep fıstığı) arasında kendinizi “Richie Rich” olarak hayal edip, dilinizdeki her tat tomurcuğunun mutluluğunu hissedeceksiniz.
Çarşıya uğrayıp yöresel el işleri, yemeni, Antep fıstığı, kurutulmuş patlıcan, biber, simit (ince bulgur), kurutulmuş zahter (çay için), havuç dilimi baklava, kahke alıp şehirle vedalaşarak havaalanına doğru yola çıkıyoruz.
Dönüş yolculuğunda iki günü film şeridine çizerek, özledikçe tekrar çıkarmak üzere hafızamızda saklı tutuyoruz.