Şimdiden kahvenin isminin nereden geldiğini ve nasıl geliştiğini öğrendik bile. Qahhwat al-bun, çekirdeğin şarabı demek. Qahwa ise Arapların kahveye verdiği isim. Türklerin qahwa’yı kahve olarak alması sonrasında Avrupa’ya yayılımı da başlıyor. Artık o bir koffie ve ilerleyen zamanlarda da coffee oluyor.
Kahvenin ilk olarak ne zaman keşfedildiği ya da pişirilmeye başlandığı kesin tarihlerle belirtilemese de ilk kullanımının 13. yüzyıla kadar dayandığı biliniyor. Keşfedildiği nokta Etiyopya olarak bilinse de tüketilmeye başlandığı yerin Yemen olması tahmin ediliyor.
Aklınızdaki tüm soruları temizlemek için soruları kendimiz soruyor, kendimiz cevaplıyoruz.
Kahvenin keşfi nasıl gerçekleşmiştir?
Kahvenin içilebildiğini öğrenene kadar geçen sürede kahvenin keşfedilmesi ve ne olduğunun anlaşılmaya çalışılması süreci mevcut. Bu konuda 3 farklı hikaye var. Bunlardan ilki, Yemenli sufi Ghothul Akbar Nooruddin Abu al-Hasan al-Shadhili’in kahve bitkisiyle karşılaşması. Kendisi Etiyopya’da gezerken bölgedeki kuşların kırmızı bir bitki yediğini ve yaşadığı yerdeki kuşlardan çok daha canlı öttüğünü görmüş. Ardından kendisi de bu bitkileri yemiş ve enerji dolduğunu hissetmiş.
İkinci hikaye ise Etiyopya’da yaşayan bir çobanın keçileri güderken gördüğü değişiklikler ve ne olduğunu öğrenmeye çalışması sonucu ortaya çıkmış. Kırmızı meyvelerden yedikten sonra enerjik olan ve normalden çok daha farklı hareket eden keçilerin ne yediğini anlamak için Kaldi ismindeki çoban da meyvelerden yemiş. Sonuç: tüm gün enerji.
Son hikayemiz ise Sheik Abou’l Hasan Schadheli adında bir iyileştiricinin Mocha’dan sürülmesiyle gerçekleşmiş. Mağarada yaşamaya başlayan ve hayatta kalmak için kırmızı meyveden yiyen Sheik Abou’l Hasan Schadheli, uzun bir süre enerji dolmuş ve kendisini çok iyi hissetmiş.
Kahve ilk olarak ne zaman içilmiştir?
Kahvenin ilk içimi hikayesini sona sakladığımız Sheik Abou’l Hasan Schadheli’ye dayandığı düşünülüyor. Kahvenin çekirdeğini çok sert bulan Sheik Abou’l Hasan Schadheli, kahveyi önce kavurmuş ancak çekirdek daha da sertleşmiş. Ardından suda kaynatarak yumuşatmak istemiş. Böylece ilk kahveyi içen adam olmuş.
Dünya genelinde kahvenin keşfi ve ilk içimine dair pek çok hikaye olsa da yapılan araştırmalar doğrultusunda kahvenin Arap yarımadasında tüketildiği düşünülmekte.
Kahve dünyaya nasıl yayılmıştır?
Yemen’in Mocha sahilinden önce Mısır ve Kuzey Afrika’ya hareket etmiştir kahve. 16. yüzyıla gelindiğiyse kahve artık Türkiye’ye, Ortadoğu’ya ve İran’a ulaşmıştır. Kahvenin Avrupa’ya yayılımı ise 1554 yılında İstanbul’da ilk kahve dükkanının açılmasından sonra olmuştur.
Yemenli sufiler tarafından gece boyunca dua edebilmeleri için kullanılan kahve, Orta Doğu’ya yayılmasıyla birlikte farklı bir anlam kazanmıştır. Artık kahve bir keyif içeceği haline gelmiştir. Osmanlı Devleti zamanında da kahvenin içilebilir bir şey olduğuna dair fetva verilmiştir. Domatesin ülkeye gelişinin 17. yüzyıl olduğunu hatırlarsak kahve domatesten bile önce gelip yer edinmiştir kendisine.
Türkiye’ye gelen ve o dönem yüksek olan ticaret hacmi nedeniyle diğer ülkelere gönderilmeye başlanan kahve İtalya’ya, İtalya’dan da tüm Avrupa’ya yayılmıştır. Kahve Avrupa’da gelişimini de Avusturya, İngiltere, Fransa, Almanya ve Hollanda’da göstermiştir.
Amerika’nın kahveyle tanışmasıysa 18. yüzyılda Gabriel de Clieu’nin kahve tohumlarını gemiyle getirmesiyle olmuştur. Brezilya’nın kahveyle tanışması da yine 18. yüzyılda olmuştur. Kahve artık hem yüksek oranda üretiliyor hem de yüksek oranda tüketiliyordur.
Asya’da Hindistan, Japonya Güney Kore ve Endonezya’da da üretilmeye başlanan kahve artık dünyanın farklı noktalarına ulaşmaya hazırdır.
Kahvenin ilk ticaretinden günümüze kadar olan gelişimi nasıl olmuştur?
Aslında bu konuyu üçüncü dalga kahve konusunda açıklamıştık ancak bütünlük içinde sizlere açıklamaktan mutluluk duyarız. İlk olarak dünyanın farklı noktalarına gönderilen kahveler bir ticari üründü. Tamamen ticaret üzerine kurulmuş sistemde keyif ön plana çıkarılmıyordu.
Ardından kahvenin aslında keyif veren bir içecek olduğu tüm dünya genelinde anlaşılmaya başlandı ancak yüksek miktarda üretim yapılması ve kahvenin genel olarak hazır kahve haline getirilmesi yine tat konusunda istenen etkiyi yaratmıyordu. Bu dönemde önemli olan kahve içiyor olmaktı.
Kahvenin gelişimi ve kahve dükkanlarının açılmasıyla birlikte yepyeni bir akımın ortaya çıkması da kaçınılmaz hale gelmişti. Starbuck, Gloria Jeans, Cafe Nero gibi Türkiye’de de görmeye alışık olduğumuz kahve dükkanları üçüncü dalga kahvenin gelişini anlatıyordu.
Gittikçe daha fazla ulaşılabilir hale gelen kahvenin en iyisini elde etmek için üçüncü dalga kahveciler devreye girdi ve kahveye yepyeni bir boyut kazandırdı. Yapılan araştırmalar doğrultusunda özellikle üçüncü kahveciler şimdiye kadar elde edilen en iyi kahveyi içmekte olduğumuzu söylüyorlar.
Bu dönemde yaşamak bizim için bir şans diyebiliriz.
Bonus: Dünya üzerinde petrolden sonra ticareti yapılan ikinci büyük ürün kahvedir.