Aydilge'den, Yemek Bahane'ye özel tarif

Pazartesi, Ocak 27, 2014

Şarkıcı Aydilge’nin  mutfağındaydım bu hafta. Planım annesi Faika Hanım’ın öve öve bitirilemeyen kekini yaptırmaktı sanatçıya.Lakin      daha içeri girmeden sukûtu hayale uğradım.
Kimileri yemeye kimileri yedirmeye bayılır. Hangisi daha çok heyecanlandırır sizi?
Bu hafta şarkıcı Aydilge’nin ailesiyle yaşadığı evindeydim. Gitmeden önce müzik muhabirimiz  Ali Pektaş, sanatçının annesi Faika Hanım’ın kendisine yaptığı ve tadı damağında kalan kekinden bahsetmişti. “Mutlaka tarifini almalısın.” deyince tarife ne hacet? Madem annesiyle yaşıyor elbette kendisinden bir şeyler kapmıştır. O halde “Keki neden o yapmasın?” diye geçirdim içimden. Asansörden inip zile basmak için yeltenince acı gerçeğin kokusu burnumla merhabalaştı. Faika Hanım boş durmamış, dillere pelesenk kekini biz gelmeden yapmıştı bile. Tatlıdan hazetmesem de keke bayıldığımı söyleyince bir an önce yedirme iştiyakıyla gözlerinin içindeki gülümseme katlandı. Aydilge anneciğinin keki ile yemek olayını kotardığını sandıysa da evine, hatta mutfağına kadar girmişken o mutfaktan kendisine bir şey pişirtmeden çıkar mıydım? Bu yönde istidadı olmadığını söyleyince bu cümleyi onlarca kez duymuş olmanın rahatlığıyla “Hiç sorun değil ekmek arası domates peynir de kabulüm. Hem misafir umduğunu değil bulduğunu yer.” dedim. Bunu duyduğuna bir hayli memnun oldu zira sandviç, yemekten ve yapmaktan keyif aldığı bir yiyecekmiş. “Hava da güzel sandviçlerimizi alır aşağıdaki çardakta yeriz.” diyor. Fenerbahçe sahilinden havaya karışan deniz kokusu, Aydilge’nin alt tarafı ekmek demeden özene bezene hazırladığı sandviç ve buharı tüten çay… Böyle bir teklife kim hayır diyebilirdi ki? Sanatçının hazırladığı ekmekleri bir tepsiye koyuyor ve kınaya giden kızlar gibi indiriyorum aşağıya. Gelirken ışıl ışıl olan gökyüzü karalara bürünmüş yağdı yağacak. Bir günde iki ‘hoş’ sürprizle karşılaşsam da Aydilge ve annesiyle geçirdiğim keyifli vakte gölge düşüremiyor hiçbiri.  
Aşırı yemem, yapma konusunda da iyi değilim. Aslında insanları beslemenin, karınlarını doyurmanın kutsal ve muazzam olduğunu biliyorum ama yoğunluktan bu konuda geliştiremedim kendimi.
Yoğunluk mu yoksa isteksizlik mi?  
(Gülüyor) Çok istekli de değilim açıkçası ama nefret ederim gibi bir şey de yok. Aslında insanlara güzel bir şeyler yapabilmek hoşuma giderdi.
Hiç yapamıyor değilsiniz herhalde…
Tost, sandviç vs. gibi basit şeyler ama bu kadarı bile keyif veriyor. Hele bir de beğenilmişse… Sizin için yemek yapmış birine eline sağlık, çok güzel olmuş demek o kişiyi müthiş mutlu ediyor. Hayat bazen rutine biniyor ve unutuyoruz. Sadece yiyip kalkmak ya da beğenmediğini ifade etmek çok kaba  bir davranış. Nihayetinde o kişi zamanını ayırmış, emek vermiş, sevgisini katmış… Affedilir bir şey gibi gelmiyor bana. İçinde emek olan her şey bence eserdir, saygıyı hak eder.
Teşekkür kültürünün günümüzde önemsendiğini söylemek zor...
Yeni nesil aşırı tüketim içeresinde. Bir haz kültürü pompalanıyor ve inanılmaz yüceltiliyor. Bu dürüstlük ve özgür irade olarak pazarlanıyor. İstediğini söyle çünkü sen özgür bir bireysin, istediğin hayatı yaşa çünkü bu hakkın. Bireysellik ve özgürlük irade ile patavatsızlık ve terbiyesizlik birbirine karıştırılıyor. Bu kadar hızlı yaşarken ruhumuz bedenimizin gerisinde kalıyor. Olgunlaşamayan ruh da saçmalayabiliyor.
Mesleğiniz gereği sizin de ‘hızlı’ bir hayatınız var. Düzenli beslenebiliyor musunuz bari?
Düzensizliğe müsait bir hayatım oldiğu doğru amadüzenli olmasına özen gösteriyorum. Çünkü sahnede aşırı hareket ediyor, inanılmaz enerji harcıyorum. Dolayısıyla beslenmeme dikkat etmek zorundayım. Yemek üzerinde kafa yorduğum bir konu değil ama ayaküstü olacak kadar da basite indirgemiyorum. Ekmeğin arasına bir şey koyayım, 2 dakikada yiyeyim. Bunu da sağlıksız buluyorum. Ne kadar yoğun olursam olayım mutlaka oturup yemeğimi güzel güzel yiyecek 10 dakikam vardır. O kadarcık zamanı da kendine ayıramıyorsan yaşamıyorsun demektir. Öğün atlamam ama  zamanlamaya dikkat etmem pek. Acıktığım zaman yerim genelde.
Neler yersiniz?
Hayatımda hiçbir şeyin bağımlılık yapmasına izin vermediğim için şu olmazsa sofraya oturmama ya da asla yemem dediğim bir yemek yok. Hayatımı şekillendirecek ya da beni kendine köle edecek bu tarz kısıtlamalardan hoşlanmıyorum. Hazzı bir maddeye bağımlı olmadan beynimin kendi kendine üretmesini istiyorum. Doğal yöntemleriyle… Mesela bu yüzden, antidepresan, alkol kullanmam.
İllaki daha çok sevdiğiniz ya da tercih etmediğiniz yemekler vardır.
Kepekli ekmek ve peyniri çok severim. Yurtdışına gittiğimde herkes çikolata dükkânlarına akın eder, ben ise peynire. Kocaman kocaman, ağır ağır, insanın midesine löp diye oturan yemeklerden hoşlanmıyorum. Ayrıca aşırı lüks mekanlar yerine daha samimi yerleri tercih ederim.
Tam survivor’lıksınız...
Karnabahar, tavuk, balık gibi hafif hafif, uçan uçan yiyecekleri tercih ediyorum. Hayvanın sırtıymış, kocaman pirzolaymış yiyemiyorum.
Sizin için özel anısı olan bir yemek var mı?
Turneden her döndüğümde babam menemen yapar bana. Menemen eve dönüş seremonimdir.
Annenize yemek konusunda yardım edebiliyor musunuz?
Bazen babam da yemek yapar, yardım eder anneme. Dergi, radyo programı, albüm, konserlerden hiç vakit kalmıyor bunun için.
Kendisinden öğrendiğiniz bir yemek vardır ama...
Yok (gülüyor). Lisedeyken bir ara sarmıştım yemek yapmaya ama o aşamaya hiç geçemedik.
Annenizin en sevdiğiniz yemeği nedir?
Keki çok meşhurdur ama ben tatlı ve kek pek sevmediğimden daha çok dolması ve poğaçasına bayılırım.  

Az kalsın yumurtadan ölüyordum


Suyu filtre eden bir buzdolabımız vardı. Filtrede pislik kalmış. O şekilde içince yaramadı, zehirlendim. Bir kez de yumurtadan az kalsın ölüyordum. Damak tadı gelişmiş biri değilim, bir şeyin bozuk olup olmadığını zor anlarım. Meğer yumurta bozukmuş. Gece yarısı can havliyle yataktan sürünerek bizimkilere seslenmişim. Babam bulduğunda nabzım sıfıra düşmüş.


Mutfakta Şef Sizsiniz :) Copyright © 2013
Powered by Blogger Published.. Blogger Templates